Nâzım Hikmet, Türkiye'de Nazizm'in siyaseten makbûl, ideolojik düzeyde etkin olduğu yıllarda yazıyor bunu.
O günden bugüne değişen bir şey yok.
Şimdi günümüzün kendi Nuri Cemiller'i var. O gün olduğu gibi bugünün makbûl siyaseti ve ideolojisi de kendi Nuri Cemiller'ini yaratıyor. Eski bir şapka gibi bırakıp demokratlığını, yukarı fırlayanlar bugün de var.
Nazım Hikmet'e, bilerek ya da bilmeyerek, Nuri Cemil gibi tüm zamanların değişmez karakterini çizdiren politik atmosfer bu ülkenin olağanıdır.
Siyasi tarihimizi zaman içerisinde ilerlediği hat boyunca neresinden keserseniz kesin, kestiğiniz yer, daha önce olanları gösteren, daha sonra olacakları da öngören kesin bir karakter sunar.
Buradaki devamlılık, politik hedeflerin devamlılığıdır. Türkiye'nin modern siyasi tarihine hâkim olan politika, Nuri Cemiller'in fazlaca olduğu bir toplum yaratmak istedi tutkuyla, halen de istiyor.
Karşılığını da bulmuş ve halihazırda buluyor oluşu, eksikli demokrasi ve eş-dost kapitalizminde refahın neredeyse tek yolunun güç ilişkisinden geçmesinden, himayeci ve kayırmacı ilişkilere bağlı olmasındandır. Nuri Cemilleri yukarı fırlatan motivasyon, iktidarda olmanın nimetlerinden pay alma hırsıdır, bu uğurda her yolu mubah gören menfaat fanatizmidir.
O yüzden gözü karadır Nuri Cemiller'in… Menfaatlerinin karşısına dikilen hiçbir şeyin hayatta kalma şansı yoktur. İnsan, doğa, hukuk, bilim, akıl… Katlede katlede ilerlerler. Hedefteki çıkara erişmek için bir cesetlik mesafe kaldığında, hiç gocunmadan, vicdanlarını basamak olarak kullanırlar.
Bu sayede… Eski Liberal Yeni Yandaş Müteahhit Nuri Cemil, "Bu milletin a…na koyacaz!" der hiç çekinmeden… Eski Kemalist Yeni Konformist Türkiye Barolar Birliği Başkanı Nuri Cemil, "Beştepe'yle aramızın iyi olmasından neden rahatsızlık duyuluyor?" der hiç sıkılmadan. Eski Demokrat Yeni Siyasal İslamcı Gazeteci Nuri Cemil, "İntiharlar yoksulluktan değil, ekonomimiz iyi" der, hiç utanmadan.
Ölü vicdanlarında hesapsız imtiyazlar saklıdır Nuri Cemiller'in. Bunları gerçek kılacak vasıtalar da hemen ellerinin altındadır: Yalan, çarpıtma, iftira…
Ahlâka aykırı mı dediniz? Boş verin! Öyle güzel neticeleri var ki bunun, karşısında ahlâk-vasıta ilişkisini münakaşa etmeyi akıllarından bile geçirmezler, ahmaklık sayarlar.
Bakın ataları Nuri Cemil'e:
Nuri Cemil
banliyö treninde
birinci mevkiye girdi.
Memnundu Nuri Cemil
kadife vagona rastladığından.
Kadife vagona kavuşmak için
on beş yıl boğuştu Nuri Cemil,
tıpkı kendine benzeyen insanlarla çevrili olarak:
kediye,
kirpiye,
tavuskuşuna
ve bozkırda başları önde dolaşan
bir çakal sürüsüne benzeyen insanların içinde.
O yüzden, ahlâktan dem vurup küçümsemeyin… Kolay iş değil. "Madem ki ben bir insanım…" diyenin "bozkırda başları önde dolaşan çakal sürüsü" içinde yaşamayı sürdürebilmek için çektiği zahmet hudutsuz olmalı. "İnsanım!" diyen biri için böyle bir yaşam tarif edilemez bir acı olsa gerek!
Gerçi böylesi durumlarda, yani zaruret halinde, imdada yetişecek bir şeyler bulmakta mâhirdir insanoğlu, kendini kandıracak bahaneler yaratmakta gecikmez.
Bizim Nuri Cemiller'e de muhtemelen böyle bir şey oluyor ve bahanelerini bulur bulmaz, hiçbir sorun yokmuş gibi, yapageldiklerini yaparak yaşamaya devam ediyorlar.
Zavallı saf Epiktetos, "Sende her biri yapılması gereken vazifeleri doğuran kimi meziyetler vardır" diyordu: "Bir insansın sen, bir dünya yurttaşı, Tanrının kulu, bütün insanların kardeşisin. Tüm bu unvanların seni nelere bağladıklarını düşün ve hiçbirini kirletmemeye çalış."
Nuri Cemiller, bu "unvanların" hiçbirini temiz bırakmadılar.
Türkiye'nin modern siyasi tarihine hâkim olan ana akım politikanın kötülükleri saymakla bitmez. Ama… Şair Baba'mız çok daha doğru bir noktaya temas ediyor:
Hitler'de benim affedemediğim şey:
satılabilmek imkânını verip Nuri Cemil gibilere,
müthiş arzular yüklemesidir yüreklerine onların.
Müthiş!..
Taşıyamayacakları kadar.
Bu politikanın bu toplum üzerindeki en büyük tahribatı işte budur.
Bu politikanın yaptığı tüm kötülüklerin en affedilmez olanı budur.
[1] Nâzım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, YKY İstanbul 2002, s.116-124