22 Ekim 2024’te Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamayla Türkiye’yi başka bir iklime soktu MHP lideri Devlet Bahçeli. ‘Gerekirse Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşmasını da umut hakkını da kapsayan’ konuşması pek çok kişi için sürprizdi. Elbette Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da gelişmelerden haberi vardı ama ‘şekil ve müktesabatın onu da şaşırttığı’ söylendi. Devletin kurumlarının bir süredir Öcalan ile görüştüğünü, Bahçeli’nin özellikle Ortadoğu’da-Suriye’de yaşananları da görerek elbette kendine verilen brifingler sonrası bu açıklamayı yaptığını da düşündük-yazdık o günlerde. 27 Şubat’ta Öcalan’ın kurduğu örgüte yaptığı yaptığı silahları bırakma ve kongreyi toplayıp fesih kararı alma çağrısı da gerçekleşti. O günlerin biraz öncesi Bahçeli rahatsızlandı, kalp ameliyatı oldu. Uzun süre de kimse ile yüz yüze görüşmedi. Ancak özellikle Kürt siyasi hareketinin önde gelen isimleriyle telefonda defalarca görüşerek ‘başlattığı sürecin devamı için’ çaba sarfetti.
Hasta yatağında da süreci takip eden Bahçeli; 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve yakınındaki bürokratlara yönelik yargı operasyonunun belki de ‘siyaseten önemsediği, çözülmesini istediği sorunu’ çıkmaza sokacak bir iş olarak gördü.
22 Ekim 2024 gibi, 14 Nisan 2025’te Bahçeli’nin beklenmedik çıkışı anlamında önemle anılacak.
Dün akşam saatlerinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ekrem İmamoğlu'na ilişkin olarak, "Tanık ifadeleri, sarih ve sahici delillerle birlikte diğer sair bilgi, belge ve bulguların dava dosyasına eksiksiz ilavesinin yapılması suretiyle kovuşturma etapları tamamlanmalı, şayet zanlı Ekrem İmamoğlu suçsuzca beratı, değilse tecziyesi maşeri vicdana muvafık halde mutlaka ve olabilecek en kısa sürede temin edilmelidir" dedi.
Şimdi bunun ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım:
Öncelikle bu açıklamayı ‘İmamoğlu’na bir an önce ceza verin’ diye okuyanlar var, ben buna katılmıyorum. Açıklamadaki ‘sarih ve sahici delillerle birlikte’ vurgusunu da önemli buluyorum. Ayrıca ‘sair bilgi, belge ve bulguların’ da eklenmesini istiyor. Yani iktidar taraftarlarının ‘daha ne olsun her şey ortada’ sözlerini açıkta bırakıyor.
Bahçeli ve yakınındaki ekibin İmamoğlu ve yakınlarına yapılan operasyonda, ortaya çıkanlarla ilgili emin oldukları bir durum olsa farklı bir açıklama yapardı diye düşünüyorum. Dün AKP içinden görüştüğüm bir isim ‘Tayyip Bey’in hiç hoşlanmayacağı bir durum’ derken bir yandan da şu tespiti yaptı: "Devlet Bey’in salt kendi aklı olmayabilir, bir akıl bunu görmüş olabilir..."
Görülen şeyi; ‘genci- yaşlısı, liselisi- üniversitelisi, emekçisi- iş insanı’ her geçen gün genişleyen bir kesmin, İmamoğlu süreciyle başlayan ancak ne zamandır birikmiş sorunlarını, ‘hapse girerim, eğitimim-işim gider’ korkusunu da aşarak başta sokaklar her alanda dile getirmesi olarak çerçeveleyebiliriz. Ve çözüm sürecinin yara alma olasılığını da düşünmek mümkün.
‘Salt kendi aklı olmayabilir’i ise Bahçeli’nin de güçlü temsilcilerinden birisi olduğu tahmin edilebilecek devletin bir kesimi olduğu söylenebilir.
Bu arada şu notu da düşmek gerekiyor. Bahçeli çıkışında; demokrasi-hukuktan çok ‘devletin yaşayabileceği riskleri yani ‘beka’yı öncelemiştir.
Aynı kaynak ‘bu çıkışın sonuçları olabilir’ de dedi. Bu sonucun İmamoğlu ve arkadaşları için en azından şimdilik ‘tutuksuz yargılama olmayacağı’ düşünülebilir. Ancak 50 kişinin olduğu bir dosyanın iddianamesinin yazılmasının bile en azından 2.5-3 ay sürebileceği, arkasından 15 günlük inceleme süresi ve mahkeme tarihi de düşünüldüğünde, ilk duruşmanın 5 aydan önce yapılmasının güçlüğü de ortada.
Bitirirken…
19 Mart’ta, CHP içinde CHP’yi zayıflatacak, birbirine düşürecek bir operasyon düşünülürken…
2016 yılından beri yan yana duran AKP ile MHP arasında İmamoğlu merkezli sıkıntılı bir durum ortaya çıktı.
Elbette Devlet Bahçeli’yi böyle bir açıklama yapmaya yönelten, demokratik haklarını kullanarak itiraz eden, sayıları milyonlarla ifade edilebilecek, her geçen gün büyüyen toplumsal muhalefet…
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|