Genel sistem tanımı:
"Tek bir kişi, onun yarattığı sistem ve birlikte olduğu bir avuç insan, seçim sonuçlarını bugünden yargı eliyle belirlemeye, milletin seçme hakkını milletin elinden almaya çalışmaktadır. Cuntacılar, yani darbeyi planlayanlar, bir önceki seçimin sonuçlarından dolayı sarayda, bakanlıklarda, devlet dairelerindeki makam odalarına hapsedilmiş bir cunta olarak durmaktadırlar. Bu amaçla partimizin Cumhurbaşkanı adayını ve İBB Başkanı'nı tutuklattılar."
Özgür Özel burada sistemi destekleyenlerin ‘parti ve tabanda da desteğinin az olduğunu’ ileri sürüyor ‘bir avuç insan’ tanımıyla.
Benzer bir dili kurultaya Silivri cezaevinden mesaj yollayan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nda da rastlıyoruz:
"Bu bir darbe dönemidir. Sivil bir darbe ile karşı karşıyayız. Tek bir kişi, onun yarattığı sistem ve birlikte olduğu bir avuç insan, seçim sonuçlarını bugünden yargı eliyle belirlemeye, milletin seçme hakkını milletin elinden almaya çalışmaktadır."
Emniyet ve MİT:
Burada öncelikle bir noktanın altını çizmek istiyorum. Özgür Özel MİT’i ve Başkanı İbrahim Kalın’ı uzun süre eleştirmedi. ‘Devletin hassas kurumu’ diye görüyordu. Hatta Kalın ile Kasım 2024’te yaptığı görüşmenin ardından ‘yurtdışındaki CHP örgütlerine FETÖ sızmasın diye destek istedik’ demişti. Dün şu cümleleri kurdu:
"Cumhuriyet Halk Partisi’ne darbe girişiminde bulunarak ilerliyorsun, devleti kullanıyorsun, savcıları kullanıyorsun, emniyet teşkilatını kullanıyorsun, MİT’i kullanıyorsun. Ama şunu unutuyorsun. Karşında yine millet var."
Özgür Özel çok uzun süredir başta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yargının genelini, aldıkları kararları eleştiriyordu. Ancak bu kez ‘sistem’in diğer noktalarına da ağır eleştiri getiriyor. Haziran 2024’te ‘normalleşme siyasetini’ sürdürürken parti kurmaylarını ‘vergide adalet’ konusunu konuşmak için Mehmet Şimşek ile görüşmeye yollamıştı. Dün Kurultay’da şöyle konuştu:
Şimşek ve ekonomi:
"Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen, gerçekte Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir. Bunu deşifre etmeye devam edeceğiz."
Medya:
Özgür Özel gerek Saraçhane’deki ‘İmamoğlu protestoları’ sırasında gerek Maltepe mitinginde ‘kalabalıkları göstermeyen medyayı’ ve bağlı bulunan diğer şirketlerini boykota çağırmıştı. Bunlardan biri de Doğuş’tu. Grubun araç pazarlama şirketinin sattıklarını da (VW, Audi) almamaya çağırmıştı. Dün Kurultay sonrası toplanan kalabalığa yaptığı açıklamada hem kendilerinin ana yönetimle hem de DİSK üzerinden bu şirketlerin merkezindeki sendikalarla bağlantıya geçtiklerini açıkladı.
Bu arada Özgür Özel’in konuşmasında belki de iktidarı en kızdıracak bölüm ABD ve Trump üzerineydi:
"İmamoğlu tutuklanmadan önce bütün darbeciler gibi 15 Temmuz'da FETÖ'cülerin emir aldığı yere, 12 Eylül'de 'bizim çocuklar' denilen Kenan Evren ve cuntasının emir aldığı yere, bu darbenin planlayıcıları da telefon açtılar; Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması için okyanus ötesinden icazet aldılar. Buradan bütün Türkiye'ye duyururum ki; Amerika'da kendi içlerinde İmamoğlu'nun tutuklanacağından Trump'ın haberi vardı, Amerika'ya soruldu açıklamaları var. Ne buradan ses çıkıyor, ne oradan ses çıkıyor. Oysa ilk günden beri söyledim; darbenin planlayıcıları burada ama hepimiz biliyoruz ki bir irtibat da okyanus ötesinde."
Özgür Özel konuşmasında bahsetmedi ama iddiasıyla ilgili geçen hafta bir açıklama olmuştu. ABD'li Senatör Chris Murphy, İmamoğlu'na ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Muhtemelen tutuklanma kararına Trump onay verdi" ifadelerini kullanmıştı.
Özel’in ‘cunta yönetimi’ tanımından, MİT’ten ekonomi yönetimine sistemin tüm ana noktalarını hedefleyen konuşmasına iktidar kanadından tepkiler geldi. Şimdilik en serti eski MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan oldu. ‘Haddini bil’ dedi.
Bitirirken…
Özgür Özel 19 Mart’ı CHP açısından bir çöküşün değil bir dirilişin miladı yaptı. Halkın özellikle gençlerin taleplerini iyi anladı, partisini sokağın sesi haline getirdi. Dün bunu Erdoğan’a ‘salon adamı’ dedikten sonra şöyle tarif etti:
‘CHP; evlerde oturmayan, sokaklardan çekinmeyen, meydanları dolduran partidir.’
Peki Parti Meclisi listesinde ‘meydanlara ve gençlere yer açılmış mıydı?'
Birkaç kritik isimden bahsetmek istiyorum. Birincisi “Her şey çok güzel olacak” sloganının mimarı Berkay Gezgin. Şu an 298 arkadaşı gibi demokratik protesto hakkını kullandığı için hapiste. Listede… Diğeri Ankara’da öldürülen kurye, tarih bölümü öğrencisi Samet Özgül’ün kardeşi Berna Özgül. Bilim Kurulu’nda Kurdish Studies’deki çalışmaları ile de bilinen son dönemde Reform Enstitüsü’nde çalışan Emine Uçak Erdoğan. Namık Tan’ın partinin dış ilişkilerin başına geçme sinyali olarak okunabilecek listedeki varlığı da bir önceki kurultayda genel başkan adayı olan Örsan Kunter Öymen’in varlığı da önemli.
Önümüzdeki haftanın önemli başlıklarından biri olacak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmralı Heyeti’nin buluşması öncesi Özel’in ‘Kürt sorununun çözümü arayışları’ ile ilgili ‘demokratikleşmeye’ bağlayan sözleri de aslında bir şekilde görüşmenin içeriğine etki açısından da önemli olacak:
"Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sorunlarını hep birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM zemininde şeffaflıkla, samimiyetle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her gayreti göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları değersiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için değerlidir."
CHP’nin önemli isimlerinden Mansur Yavaş’ın İmamoğlu’na desteğini açıkça ortaya koyup ‘her şey güzel olacak’ tanımını otobüsün üstünde seslendirmesinden 1300 delegenin telefonlarının çıkarttırılarak ‘savcılar baz istasyonundan IMEI numarasından kontrol etsin bakalım hediye mi kendi telefonları mı’ meydan okumasına çalışılmış başarılı bir kurultaydı.
Çarşamba’dan itibaren hafta içi Şişli, hafta sonu Samsun ile başlayacak ve aralıksız sürdürülecek mitinglerle ‘erken seçim’ zorlanacak. Daha önce de yazdım, Erken seçim imkansız değil.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|