Maltepe’deki 2 milyon kişiye ulaştığı tahmin edilen büyük kalabalığa bakıyorum. CHP’nin çağrısı ile Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto etmek için dokuz güne çıkarılan bayram tatili sırasında alanda her yaştan insan var ama yine en çok gençler göze çarpıyor. Beni en etkileyen görüntülerden biri demokratik haklarını kullanırken gözaltına alınan-tutuklanan gençlerin aileleri. Pankartta ‘çocuklarımıza dokunmayın’ yazıyor, aileler ‘dik dur kızım-dik dur oğlum annen baban yanında’ diye slogan atıyor. Dışarıda siyasi gerekçelerle tutuklanmış anne babalarını bekleyen evlatlardan, anne babaların tutuklanmış evlatlarını beklediği bir düzene…Ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayıyla üniversitedeki öğrenciyi aynı yerde, hapiste buluşturan düzene isyan bu…

Bu arada miting sırasında X’te iktidarın ortağı MHP’li bir yöneticinin, Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın, ‘tutuklama yerine başka tedbirler’ paylaşımı önemliydi:
“Çoğu koruma tedbirinin özellikle kamu menfaati amacıyla hürriyeti kısıtlamanın, tutuklama koruma tedbirinin masumiyet karinesi ile ne ölçüde bağdaştığı aslında akademik bir tartışma konusudur. Ceza Yargılamasında 'ölçülülük' ilkesi ayaklar altında kalmıyorsa, mutlak zorunluluk yoksa, tutuklama yerine başka tedbirler düşünülmelidir.”

Bu açıklamadan bugünden yarına özellikle İmamoğlu’na ya da beraber tutuklanan isimlere bir tahliye beklemek hayalcilik olur. Ancak bu tartışmanın ortaya atılmış olması da önemli elbet.
Dönelim tekrar Maltepe’ye… Önce ilk günden beri çocuklarıyla beraber dik duran Dilek İmamoğlu’na. Elbette Ekrem İmamoğlu’nun eşi ama aynı zamanda kendisi de önemli bir siyasî figür haline geliyor. Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş gibi mücadeleci diye düşünüyorum konuşmasını izlerken. Şöyle diyor Dilek İmamoğlu:
“Kendi evlatlarına kendi evlatları eliyle acı çektiren bir ülke olamaz. Annelerin vicdanına sığmayan yöntemlerle iktidarınızı koruyamazsınız. Ah aldığınız için yenileceksiniz. Adalet yasaklanamaz, vicdan hapsedilemez.”
Kürsüde İmamoğlu’nun eşi ve evlatlarının yanı sıra, annesi-babası, kız kardeşi de var. Annesi kısa konuşmasından sonra ‘canım oğlum’ dediğinde içim cız ediyor. Ne çok anne duydum, gördüm, okudum hapisteki ‘canlarının’ ya da ‘geri dönmeyen evlatlarının peşinden’ acı çeken.
İmamoğlu’nun yolladığı mesaja gelince. Protestoların da kalabalığın da kendisi kadar bugüne hukuksuzluktan ekonomik yıkıma tüm birikimin bir sonucu olduğunun farkında. Şöyle diyor:

“Sizlerin ve ülkenin dört bir yanında haksızlığa karşı ayağa kalkan milyonların meselesi elbette Ekrem İmamoğlu değil. Bunu ben de çok iyi biliyorum. Mesele memleket meselesi. Adalet, demokrasi, özgürlük meselesi. Eğitim, üretim, paylaşım, hak, hukuk meselesi. Mesele ülkenin geleceği meselesi. Onun için gençler en öndeler. Çünkü gelecek kaygısını en çok gençler yaşıyorlar. Hayatlarının ellerinden kayıp gittiğini, en çok onlar hissediyor. Gençler, gençliklerini çalanın kim olduğunu sorguluyorlar ve karşılarında tek bir kişiyi görüyorlar. O kişi, bu ülkenin gençlerini anlamak için hiçbir gayret göstermedi. Kendisine oy veren gençleri bile yeterince dikkate almadı. Sadece gençleri ayrıştırmaya, birbirine düşürmeye çalıştı.”
İmamoğlu’nun ve pek çok kişinin sadece yarınlar da beklenti olarak değil bugün de çok şeyi değiştirdiğini gördüğü, fark ettiği ‘gençler’… Ülkenin ve kendi geleceklerinin ellerinden kayıp gittiğini gördükleri için sahip çıktılar-çıkıyorlar memlekete. İmamoğlu bu durumu ‘korku duvarlarının yıkılması’ olarak tarif ediyor.

Burada bir önemli vurguyu da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapmak gerekiyor. 19 Mart’tan, ilk günden itibaren önemli bir liderlik gösterdi. Saraçhane’de de Maltepe’de de… Uzun süre sokaktan uzak kalmış partiyi gençlerle buluşturarak hem onun hem partisinin adına önemli bir başarı yakaladı. Toplumsal muhalefetle kurumsal muhalefet bir arada ortaya büyük bir enerji çıkardı. CHP bundan sonra sokaktan aldığı geri dönüş, bilgi ve enerjiyi siyasete aktararak sadece giderek önemini yitiren Meclis’e sıkışmayan, sokak, meydan, çarşı yani kısaca kamusal alan ile koordineli ve yerel örgütlenmelerle bir süreç yürüteceği mesajını veriyor. CHP kalabalıkların yaydığı enerjiyi hissediyor. Sosyal medyada var olma ile yetinmeden, Meclis’teki kısır tartışmalardan gerçek anlamda ‘halk parti’sine dönüşüyor. Şu notu düşeyim: Erken seçim imkânsız değil.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|