Eylemlerin evrimi üzerinde bir çalışma yapılsa, bu açıdan Pikachu’nun ortaya çıkışı için ne yazılırdı sizce?
Bu çıkış, meydanda cenge çıkmış gibi karşı karşıya olmakla kalmayıp kalkan duvarı önünde bir de yüz yüze saf tutmuşları gülümseten, gülümsetmekle kalmayıp sevgiyle kucaklaşmaya vardıracak denli manyetik bir alan yaratma gücü ile çok özel bir ilgiyle değerlendirilecektir muhakkak.
Mesela yazarken bile bir ferahlık duygusuyla tebessüm içinde olduğumu fark ediyorum; oysa Pikachu, ne kadar şahane bir şey başarmış olsa da Türkiye’de fena - ciddi şeyler oluyordu epeydir.
Düşündükçe bu günleri, geriye de gidiyorum biraz; Gezi günlerinde kendime birkaç dize not aldığım da düşüyor aklıma ve sonra şiire benzeyen bu dizeleri paylaştığımı hatırlıyorum:
Kötü sanmayın ki
Kendi bedeninde yaşar
Bir zayıf arar kendine...
Bir bencil
Bir yüreksiz
Bir kahpe bedende
Vücut bulur kötülük...
Yakıp yıkmaları
Bağırıp çağırmaları
Esip gürlemeleri
Bundandır...
Amma velâkin;
İyi eninde sonunda kazanacaktır.
İnancım ve kalbim böyle söylüyor.
Gerisini sev gitsin... Eyvallah.
Kötülüğün kol gezdiği zamanlar, her nasılsa bir şekilde umut da büyüyor ve karşısına dikiliyor zalimliğin...
Ve bazen:
“Ya kardeşim manyak mısınız, ne var bu kadar ciddiye alınacak?“ tesiriyle sokakları saran şiddet arzusunu, mutlulukla değiş tokuş eden bir Pikachu çıkıveriyor işte!
Bu haftayı, ciddi sayılabilecek, gündemin arkasındaki gize odaklı bir yazıya ayırmak istemiştim.
Yani mesela, Fransız, Rus devrimleri ve elbette Amerikan devrimi, dünyayı değiştiren etki alanı ve dinamikleri açısından çok yazılır ve konuşulurken; Türk Devrimi az şey miydi de onun tarafı kitleler bile dayatmacı popülist kültürün ezikliğine benzer bir duygudan kendini alamayıp hala göğsünü gere gere bir oh çekip de benim devrimim sizinkini döver diyemez?
Ya da ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ sözünün şekli manasından daha başka ve hatta devrimin temel felsefesi olması üzerinde neden daha çok durulmaz?
Devrimin, dönemin tüm egemen akımları arasında kendine özel ‘insani ve coğrafi şartlar’ içinde solidarizmle bulduğu ve bu toprakların en öksüz yanı; sosyal adaleti amaç saymış yeni ve mutlu bir yolda sınıfsız bir toplum düşü: Halkçılık, güne neden çözüm olamıyordu?
Demişken, ne yalan söyleyeyim; bu pazar sabahında ben de şöyle gür sesle söylemek istiyorum: ‘Gündoğdu hep uyandık!’
Ve günü gelmişken acayip kutlamak istiyorum şahsınızda, ‘Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkın bayramı’nı...
Ama işte, kendi devrimine sahip çıkamıyor ve onu ‘Batının Kibri ve Doğunun Cehli Arasında’ hala çekiştirip ezip aşağılıyorken düşünelim bir diyorum;
Hele şu devrimi bir başaralım, Cumhuriyetin kazanımlarını karşı devrime heba etmeyelim!
Eyvallah.
- ‘Batının Kibri ve Doğunun Cehli Arasında’ sözü Zafer Köse’nin Nehir Söyleşi kitabında, Sevgili Zülfü Livaneli’nin bir anlatımından alınmıştır.
Serdar Gündoğ kimdir?
Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.
Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.
2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.
Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.
|