Günümüz insanı bir yandan yükselen yapay zeka, teknoloji, otomasyon, robotlaşma tartışmalarından irkiliyor, diğer yandan ne zaman televizyonunu açsa küresel veya milli felaketlerle sınanıyor. Bombalar patlıyor, rantsal dönüşümlerin ucunu bucağını göremiyor, iklim değişikliği tehdidi Demokles'in kılıcı gibi sürekli tepesinde duruyor... Kanal değiştiriyor, televizyonu kapatıyor ama yine de olmuyor, bu sefer küresel salgınla karşılaşıyor. Sonunda kendi içine yönelmekten başka çare bulamıyor: meditasyon, nefes terapileri, inzivalarla kendini "iyi" hissediyor. Bugün dünya genelinde 4,75 trilyon dolarlık bir ekonomiye ulaşan "iyi hissetme" (wellness) ekonomisinin çarkları işte böyle dönüyor. Teknolojiyle bambaşka bir boyut alan, her gün içinden matruşkalar gibi yeni alt başlıkların türediği #kendineyardımet (self-help) akımı, #kendinisev ve #önceben gibi aforizmalarla yaygınlaşıyor. Tüm bunlar bize 21. yüzyıl insanının giderek yalnızlaştığını gösteriyor. Yıllarla alınacak yolu, kısa yoldan kat etmek isteyen insan bu konuda da teknolojiden medet umuyor ama sorgulamadan yaşadığı bu ilişkide kazançlı çıkan taraf ise veri musluğunun başında oturanlar oluyor.
Artık ayrılık sevdaya değil teknolojiye dahil
Özellikle şehirlerde yaşayan, beyaz yakalı tabir edilen şehir insanı kişisel gelişim uygulamalarıyla ve seminerlerle dört bir yandan kuşatılmış durumda. Mesela sevgilinizden mi ayrıldınız, eşinizden mi boşandınız? Bir arkadaşınızı aramak yerine "dünyanın 1 numaralı ayrılma & boşanma uygulaması" Mend'i indiriyorsunuz. Belli bir ücret karşılığına gün gün size uyarılar gönderiyor: Sevgilinizi neden unutmanız gerektiğini, bunu nasıl yapacağınızı anlatıyor. Kendisini "Uzman eğitimlerimiz yüzde 58 daha hızlı iyi hissetmenize yardımcı olacak" cümlesiyle tanıtan uygulama, bireyi ortalamalar üzerinden değerlendiriyor. Vaadini de yüzdeler üzerinden sunuyor. Rakamlarla ifade edildiğinde kulağa bilimsel gibi geliyor. Peki bu ortalamaya nasıl ulaşılıyor ve ortalama rakamların gerçekte bir karşılığı var mı? Gelinen noktada 'ortalama insana' seslenen bu ve benzeri binlerce uygulamanın yaratabileceği tahribatı öngörecek ve gerekli düzenlemeleri yapacak bir kurum olmaması, günümüz insanının ne gibi tehditlerle yüz yüze gelebileceğini görmek açısından çarpıcı…
Sadece Mend değil, sosyal medya 'iyileştirici' hesaplardan geçilmiyor. Özellikle Instagram bu hesaplarla dolu… 2,7 milyon takipçisi olan @The.Holistic.Psychologist hesabının yöneticisi Psikolog Nicole LePera'nın öğretileri ve kendisinin başlattığı #kendiniiyileştirenler hareketi, geleneksel akıl sağlığı yönetim sistemlerinde hayal kırıklığına uğrayan insanlar için bir alternatif sunma iddiasında. Ancak LePera'nın sunduğu alternatif, meslektaşları tarafından yapılan ciddi eleştirilerin hedefinde. Konu kişinin bilinci olduğu için her vakanın özerk olarak ele alınmasının kritik olduğunun altı çiziliyor.
Ortalamanın sonu
Son dönemde okuduğum iyi kitaplardan 'Ortalamanın Sonu' yazarı Ted Ross "ortalama insan" kavramını mercek altına alıyor. Bugüne dek torna tasfiye gibi planlanan eğitimden sağlığa hemen tür sektörde etkin olan "ortalama" kavramının aslında büyük bir yanılsama olduğunu anlatan Ross'a göre insan gelişiminde evrensel olarak sabit sekanslar yok. Yani insan büyümek, öğrenmek ve amaçlarına ulaşmak için herkesi geçmek gibi standart aşamaları takip etmek zorunda değil. Kendi amacına kendine has bir yolda yürüyerek de ulaşabilir.
Teknoloji konusunda da oldukça kritik tespitler içeren kitabın yazarı Ross, "Gündelik hayatta yapılanların yavaş yavaş kayıt altına alınması veriyi oluşturuyor, veri de plan program yapabilmeye olanak tanıyan ortalamaların hesaplanmasını sağlıyor" diyor. Ancak Ross bu şekilde hesaplanan ortalamaların pratikteki değerini tartışmaya açıyor. Bu veriler hayattaki yerimizi belirleyecek kadar önemli mi? Birey olarak her birimizin hayatında neye karşılık geliyor?
Ortalamaların bizi hangi noktaya getirdiğini her alanda görüyoruz:
"Hiçbir kadının vücuduyla eşleşmeyen Norma heykeli, hiç kimsenin beyni ile eşleşmeyen beyin modelleri, hiç kimsenin fizyolojisini hedeflemeyen standart tıbbi tedaviler, güvenilir kişileri cezalandıran finansal kredi politikaları, gelecek vadeden öğrencileri dışlayan koleje kabul stratejileri ve olağandışı yetenekleri görmezden gelen işe alma politikaları bu şekilde ortaya çıktı."
Ölçülebilir benlik: Verilerimiz
Medya kuramcısı Douglas Rushkoff teknoloji eleştirileriyle dikkatimi çeken bir diğer isim. Team Human (İnsan Takımı) kitabının yazarı Rushkoff, insanlar tarafından icat edilmesine rağmen gelişen teknolojilerin insan karşıtı bir ajandası olduğu görüşünde. Rushkoff, kişisel gelişime de teknoloji perspektifinden bakıyor ve teknoloji insan ilişkisini sorguluyor. "Kişisel gelişimi yazılım yükseltme ile eş değer görüyoruz" makalesinde Rushkoff "Sağlık, mutluluk, insanlık… hepsi ölçülebilir verilere indirgeniyor ve optimizasyona tabi hale getiriliyor. Bizler artık sadece rakamlarız" diyor ve şöyle devam ediyor: "Değerlerimizin metrikler aracılığıyla ölçüldüğü dijital bir manzara var önümüzde: Arkadaşlar, beğeniler ve retweetler… Hepsi birer metrik." Ruskoff'a göre algoritmalar öngörülemezliği ortadan kaldırmak ve tüketici profillerimizle daha tutarlı davranmamızı sağlamak için kullanılıyor. Bu haber akışlarımıza yerleştirilmiş algoritmalardan, insan sesinin yerini alan standartlaştırılmış pop müziğe kadar her şey için geçerli. Sonuçta ortaya çıkan şeyse "sadece anti-sosyal değil, anti-insani."
Gerçekten de teknolojiyle ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Her şeyimizi teknolojik uygulamalara emanet etmeden önce çağımızdaki görülmemiş yeniliklerin getirilerini ve götürülerini enine boyuna sorgulayarak işe başlayabiliriz. Çünkü kendimizi "standart" değerlere göre ölçerek mutlu olamayacağımız gibi, bu standartları esas alan sistemler de başarısızlığa mahkum.