23 Şubat 2025

Bilimsel makaleler ve salam dilimleme

Araştırmacılara kapalı olan Sağlık Bakanlığı ulusal elektronik veri tabanı ayrıcalıklı bir grup tarafından yıllardır kullanılarak bilimsel dergilerde makale olarak yayınlanıyor. Bu yayınlar, eşitlik ve adalet ilkesi ihlalleri yanı sıra akademik ve bilimsel etik ihlallerine işaret ediyor

Geçen hafta, aralarında Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nden iki personelin ve bu birimin sorumlusu Sağlık Bakan Yardımcısı’nın da içinde olduğu toplam on dört yazarlı altı makalenin TÜBİTAK tarafından yayınlanan Türk Tıp Bilimleri Dergisi’nin (Turkish Journal of Medical Sciences) kardiyoloji özel sayısında yer alması üzerine yazmıştım. Dünyanın hiçbir tıp dergisinde özel bir sayıdaki tüm makalelerin aynı yazar grubu tarafından sıraları değiştirilerek yazıldığının bir başka örneğinin bulunamayacağından söz etmiştim.

İsterseniz öncelikle bu altı makaledeki on dört yazarın nasıl yer değiştirerek makalelere yerleştirildiklerini hatırlayalım (tam bir rastgele tablosuyla karşı karşıyayız).

TÜBİTAK tarafından yayınlanan Türk Tıp Bilimleri Dergisi’nin (Turkish Journal of Medical Sciences) kardiyoloji özel sayısında yer alan altı makalede on dörtlü yazarın sıralaması (Sağlık Bakanlığı çalışanlarının isimleri bold olarak belirtilmiştir. Grafikteki altı farklı renk yayınlanan altı makaleye sırasıyla karşılık gelmektedir)

Yazıya değişik platformlardan çok olumlu tepkiler geldi, bir de birkaç hatırlatma (bu arkadaşlara çok teşekkür ediyorum). Hatırlatmalardan biri, Demiroğlu Bilim Üniversitesi tarafından yayınlanan Florance Nightingale Tıp Dergisi’nin örnek olarak gönderilen son sayısındaki altı değerlendirme makalesinin ikinci isminin Prof. Dr. Oytun Erbaş olduğu ikili farklı yazar tarafından yazıldığına işaret ediyor ve desktop production üstadı ile tanışmamı istiyordu. Kuskusuz Erbaş’ı tanıyor ve dokuz günde bir makale üreten Dr. Birinci’nin rekorunu kırdığını da biliyordum. Düşünsenize, 2025 yılı içinde 20 Şubat itibarıyla Erbaş’ın yayınladığı toplam 17 makale üç günde bir makale yazmaya denk geliyor. Bu bilgiye bir de kendisinin sahibi, yayıncısı ve baş editörü olduğu Journal of Experimental and Basic Medical Sciences dergisini de eklemek isterim. 2020 yılında yayın hayatına başlayan bu dergi bugüne dek 16 sayıda 189 makale yayınlamış, bu makalelerin 158’inde Erbaş’ın imzası var, yani yayınlanan her altı makaleden beşi Erbaş’ın imzasını taşıyor. Kuşkusuz, bu da dünyada benzeri görülmemiş bir olay. Neyse, konumuz Erbaş’ın üç günde bir makale üretmesi ya da yazdıklarını çoğunlukla kendi yayınladığı, sahibi ve baş editörü olduğu dergide basması değil. Biz Sağlık Bakanlığı ile ilgili konumuza dönelim.

Geçen haftaki yazımda altını çizdiğim nokta, on dörtlü yazar grubunun tüm yazılarının kaynağını Sağlık Bakanlığı’nın elektronik veri tabanının oluşturmasıydı. Veri tabanına ulaşmak isteyen akademisyenler için Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu protokollerden söz etmiştim, ama bu bilginin doğru olmadığını ögrendim. Bu nedenle, geçen haftaki yazıda verdiğim bu yanlış bilgi için okurlardan özür diliyorum. Doğrusu, veri tabanının araştırmacılara kapalı olduğu. Bu ciddi derecede eşitlik ve adalet ilkesi ihlali yanı sıra akademik ve bilimsel bir etik ihlali. Çünkü, Sağlık Bakanlığı'nın elektronik veri tabanı tüm araştırmacılara kapalıyken, belirli kişilerin bu verileri kullanarak yayın yapması, bilimsel rekabet eşitliğini bozuyor. Ayrıca veri tabanını yöneten yetkililerin bu yolla kendilerine avantaj sağlaması, görevlerini kişisel çıkar için kullanma anlamına geliyor. Diğer araştırmacılar aynı verilere erişemediği için, yapılan araştırmaların doğrulanması mümkün değil. Çıkar çatışması açısından da veri tabanını yöneten kişilerin kendi akademik kariyerlerini avantajlı duruma getirmesi, ciddi bir etik dışı durum oluşturuyor.

Sağlık Bakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nden üç personelin 2020-2025 (20 Şubat 2025 itibarıyla) Sağlık Bakanlığı elektronik veri tabanını kullanarak yaptıkları yayın sayılarındaki artış (Web of Science)

20 Şubat 2025 itibarıyla Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci’nin Web of Science’da kayıtlı 100 yayınlanmış makalesi bulunuyor (bu makalelerin %96’si Bakanlığın elektronik veri tabanından sorumlu olmasından sonraki döneme ait). Tüm zamanlarda yayımlanan bu 100 makalede yer alan diğer yazar isimleri hep tanıdık. İlk üç sırayı Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nde çalışan üç isim alıyor.

Tüm zamanlarda Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci’nin Web of Science’da kayıtlı yayınlanmış 100 makalesinde yer alan diğer isimler (koyu renkli barlar Sağlık Bakanlığı çalışanlarına aittir)

Bir diğer okur geribildirimi, kardiyoloji özel sayısındaki bahsettiğimiz altı makalenin bulgularının önemli bir kısmının- makalelerin kaynakçasında da yer alan Lancet Regional Health Europe ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yayın organı olan Balkan Medical Journal dergilerinde farklı yazar sayısı ile yayınlanan makalelerde sunulduğu yolundaydı. Bu da farklı bir etik sorununu işaret ediyordu.

Lancet Regional Health Europe dergisindeki makale 5 Eylül 2023’te yayınlanmış. Yazıda TÜBİTAK dergisindeki altı makalede söz konusu olan on dört yazarın yanı sıra biri Sağlık Bakanlığı çalışanı dört isim daha var. Bu isimler nedense, aynı konunun parçalara bölünerek yazıldığı TÜBİTAK dergisinde yayınlanan altı makalede yer almıyor.

Balkan Medical Journal dergisindeki makale 3 Ocak 2024’te yayınlanmış. Bu kez bu yazıda on yazar var, dokuzu TÜBİTAK dergisindeki altı makalede de yazar olan kadrodan, bir de Lancet’te yer alan yazıdan transfer edilmiş ek bir yazar var.

Bunun neresi etik ihlali diye merak ediyor olabilirsiniz. Bir araştırma konusunun parçalara bölünerek farklı dergilerde yeniden yayımlanması genellikle “salami slicing” ya da “dilimleme” olarak adlandırılır ve bilimsel etik ihlali olarak kabul edilir. Ayrıca akademik performansı abartılı göstermek için aynı veriyi tekrar tekrar kullanmak, bilimsel dürüstlüğe aykırıdır (buna da yayın şişirme diyoruz). Her ne denli, aynı çalışmaya dayalı parçalanmış makalelerin, dergi ve hakemlerin zamanını boşa harcadığı görüşü bilimsel çevrelerde kabul görse da TÜBİTAK’ın böyle bir kaygısı olmadığını anlıyoruz. İlke olarak bir dergiye gönderilen bir çalışmanın başka bir yerde yayımlanmamış olması gerekir. Bu yazıların aynı olmadığı, farklı detaylar içerdiği tartışması haklı değildir, çünkü buradaki sorun aynı veriyi değişikliklerle farklı dergilerde yayımlamaya çalışmaktan öte gitmez. Normal koşullarda saygın bilimsel dergilerde bu tip yayınlar daha hakemlere gitmeden editörler tarafından keşfedilerek (yakalanarak) geri çevrilir.

Lancet Regional Health Europe ve Balkan Medical Journal’da yayınlanan makalelerde vaka sayıları, bulgular ve hatta yorumlar kelime kelime olmamakla birlikte TÜBİTAK dergisinde yayınlanan altı makale ile tümüyle örtüşmektedir. Dergiye ulaşan makaleleri değerlendirmeye kabul etmeden dergilerin sıkça yaptığı değerlendirmelerden biri plagiarism check denen intihal taramasıdır. Bilimsel dergilerin büyük çoğunluğu, iThenticate® gibi bir yazılım kullanarak, makale gönderimi sırasında intihal taraması yapmaktadır. Daha önce yayınlanmış bir makaleden metin kopyaladıysanız ya da aynı verileri farklı deyişlerle kullandıysanız, bunlar bu değerlendirme sırasında ortaya çıkacaktır.

Aynı yazarların yazısı, bu niye sorun oluyor diye düşünebilirsiniz. Kendi kendine intihal, genellikle kişinin daha önce yayınlanmış metinlerinden kendi özel kelimelerini geri dönüştürmesi ya da yeniden kullanması olarak tanımlanır. Yani daha önce yayınlanmış herhangi bir metninizi, makalenizi ya da araştırma sonuçlarınızı alıp yepyeni gibi gösterme girişimidir kendi kendine intihal. Başkalarının fikirlerinin gerçek anlamda çalınması sınırını aşmasa da akademik yayıncılık dünyasında hiç kabul görmez.

Bu arada unutulmaması gereken önemli bir ayrıntı daha var. Yazarlar, özellikle belirli alanlarda ve belirli kültürlerde, yazdıkları metinlerin sonsuza dek kendilerine ait olduğunu sanırlar. Ancak, bir dergide yazının yayınlanması, yazının telif hakkının o dergiye devredilmesiyle gerçekleşir. Böyle bir durumda, o makale yayınlama hakkı açısından artık yazarına ait değildir. Dolayısıyla, yazarlar kendi metinlerini kullanmanın etik açıdan yanlış bir şey olmadığını düşünseler de bir dergi başka bir derginin telif hakkına sahip olduğu bir metni ya da düşünceyi, yaklaşımı yeniden yayınlarsa yasal anlamda da sorun oluşturmuş olur.

Ayrıca, verileri (salam) dilimlemek, eski materyalleri tekrar yayınlamak için yeniden kullanmak ve mükerrer yayın yapmak, kamuoyunun araştırma ve bilime olan güvenini aşındırıyor.

Normal koşullarda yazıların hakem incelemesinde incelenen yazıda sözü edilen Sağlık Bakanlığı’nın 95741342-020 sayılı araştırma onayının kaynakçada kullanılan yazarların diğer kendi makalelerinde de (konusu farklı olduğu halde) aynen tekrarlandığının fark edilmemesi bu incelemenin nasıl üstünkörü yapıldığının (ya da hiç yapılmadığının) göstergesidir.

2025 yılında 20 Şubat’a dek Web of Science’a baktığımızda bu ayrıcalıklı kadronun her geçen gün yayınlarına Sağlık Bakanlığı elektronik veri tabanını kullanarak yazdıkları yeni yayınlar ekleniyor.

Eşitlik ve adalet ilkesi ihlali yanı sıra akademik ve bilimsel etik ihlallerinin söz konusu olduğu bu gidişe dur diyecek birileri olacak mı?

Ümit Kartoğlu kimdir?

Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.

Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı.

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.

2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi.

2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor.

Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı.

Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).

Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dokuz günde bir makale

TÜBİTAK’ın Turkish Journal of Medical Sciences dergisinin kardiyoloji özel sayısında yer alan altı makalenin de Sağlık Bakanlığı ulusal elektronik veri tabanını kullanan 14 kişilik aynı yazar kadrosu tarafından yazılmış olması bilimsel çalışmalarda etik tartışmasını yeniden gündeme taşımaya aday

Sağlık Bakanlığı’nın yönetim zafiyeti

“Bireyselliğin öne çıkarıldığı günümüz dünyasında örgütlenmeye ihtiyacımız var. Sadece hekimler olarak değil, toplum olarak ihtiyacımız var yeniden umudu ve dayanışmayı örgütlemeye, örgütlü kötülükle başa çıkabilmek için”

Grand Kartal Otel ve Ford Pinto’nun “bekle-gör” stratejisi

“Risk yönetimi gelecekteki kararlarla değil, şimdi almamız gereken kararların geleceğiyle ilgilidir.” -Robert Charette

"
"