16 Şubat 2025
Türk Tıp Bilimleri Dergisi (Turkish Journal of Medical Sciences) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu TÜBİTAK tarafından iki ayda bir İngilizce yayınlanan akademik bir dergi. 2024’te yayınlanan kardiyoloji özel sayısının içeriğine baktığımızda kardiyoloji ile ilgili toplam altı makale görüyoruz. Makale başlıkları şöyle: Türkiye'de kalp yetmezliği epidemiyolojisi, Ülke çapında bir kayıt sistemine yaklaşım: kalp yetmezliği olan hastalarda büyük verilerin analizi, Türkiye'de kalp yetersizliğine tanısal yaklaşım, Türkiye'de tıbbi ve ileri kalp yetersizliği tedavileri, Türkiye'de kalp yetersizliği hastalarında komorbidite yükü ve Türkiye'de kalp yetersizliği olan hastaların sonuçları. Buraya kadar her şey normal gözüküyor, ta ki makalelerdeki yazar kadrosuna ve araştırma yöntemlerine bakmamıza kadar.
Özel sayıyla yayınlanan altı araştırma makalesinin dergiye gönderilme tarihi biri hariç 30 Mart 2024, bu beş makalenin hepsi 7 Mayıs 2024’te kabul edilmiş, yazılara son hali de 13 Aralık 2024’te verilmiş. Makalelerin yazar kadrosu toplam 14 yazardan oluşuyor. Ne var bunda demeyin. Toplam 5 makalenin her biri aynı 14 yazar tarafından yazılmış, her bir makalede bu on dörtlü değişik sıralama ile karşımıza çıkıyor. Bu sıralamanın her bir makale için nasıl belirlendiğini tahmin etmek mümkün değil, ama Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Departmanı’ndan yazar kadrosunda bulunan Prof. Dr. Emine Arzu Kanık’ın yukarıda sıraladığım altı makalede sırasıyla 8, 4, 13, 10, 12 ve 11nci sıralarda yer alması bize bu sıralamanın sanki çalışmaya katkı payıyla değil, rastgele yapıldığı izlenimi veriyor (her makalede yer alan istatistiklerle ilgili benzer yükü aynı yazarın üstlendiği varsayımıyla). Altıncı makalede de bu 14 yazardan yalnız dördünün adı var. Yazarlar arasında Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci göze çarpıyor, on dörtlü yazar kadrosu olan makalelerde o da yazarlardan biri.
Hemen her tıp dergisi kimi konulara ağırlık verecek şekilde özel sayılar hazırlar. Genelde, bu plan dergide bir duyuru ile okur kitlesine, akademisyenlere duyurulur, sonuçta hele uluslararası dergilerde değişik birimlerden, konunun farklı yönlerini irdeleyen çalışmalar ve derlemeler yayınlanır. Dünyanın hiçbir tıp dergisinde bir özel sayıdaki tüm makalelerin aynı yazar grubu tarafından sıraları değiştirilerek yazıldığı bir örneği bulamazsınız. Bu yalnızca bize özgü. Bir diğer nokta, bir çalışmadan elde edilen veri ve sonuçların bölünerek, dilimlenerek birden çok yayın haline getirilmesinin bilimsel anlamda etik sayılmadığı. Kardiyoloji özel sayısı için söz konusu olan altı makale, aynı çalışmanın altıya bölünmüş halinden başka bir şey değil. Baksanıza, kalp yetmezliğinin epidemiyolojisi, veri kaynağı, tanısı, komorbidite yükü, tedavisi ve tedavi sonuçları altı ayrı makale haline getirilmiş.
Makalelerde Sağlık Bakanlığı ulusal elektronik veri tabanından elde edilen veriler kullanılmış. Bu veri tabanından Sağlık Bakanlığı’nda Birinci sorumlu. Veri tabanı erişime açık değil, ancak sağlık verilerine erişmek isteyen araştırmacılar için Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu protokoller var. Bu protokoller çerçevesince araştırmacılar, çalışmalarının amacını, metodolojisini ve veri gereksinimlerini özetleyen ayrıntılı bir başvuru sunabiliyorlar. Onay, etik hususlara, veri anonimleştirme prosedürlerine ve araştırmanın halk sağlığına potansiyel faydalarına bağlı olarak gerçekleşiyor. Her ne hikmetse, uzun uzun yaptığım araştırmalar sonucunda Birinci’nin adının geçmediği (yani bağımsız bir kuruluş tarafından gerçekleştirilen) bir çalışma yayını bulamadım (bilen ya da bulan varsa lütfen bana ulaştırsın.)
Birinci çok üretken. Sağlık Bakan Yardımcısı olarak atanana değin bilimsel yayın listesi oldukça fakir olan Birinci, 2018’de bu göreve getirildikten sonra ve özellikle e-nabız kanalıyla oluşturulan veri tabanının genişlemesiyle birlikte bu verileri temel alarak yaptığı değerlendirmeleri her geçen yıl artırarak, bugün inanılmaz sayılara ulaşan yayınların sahibidir. Salt 2023’te toplam 43, 2024’te 46, 2025’te 10 Şubat itibarıyla da toplam yedi yayınlanmış makaleye imza atmıştır (bunlar benim bulduklarım, kaçırdıklarım olabilir). Dile kolay, düşünsenize 2023 ve 2024 yıllarında her dokuz günde bir makale üretmiş. 2025’te ise her altı günde bir makale yayınlamış.
Bu arada Birinci’nin “Sağlık Kurumları Yönetimi” alanında yüksek lisans ve doktora yaptığını ve doçent olduğunu biliyoruz, bir de tıp alanında herhangi bir uzmanlığı olmadığı halde Temmuz 2022’de de tıpta uzmanlık eğitimini düzenleyen Tıpta Uzmanlık Kurulu Başkanlığı’na getirildiğini. Garip olan, 2009’daki düzenlemeye göre uzmanlık eğitimi almamış ama doktora yapmış, üzerine de doçent ya da profesör olmuş bir akademisyenin tıpta uzmanlık eğitimi gören bir asistanın danışmanlığını, eğitimini üstlenmesinin mümkün olmaması, ama böyle birinin uzmanlık eğitimini düzenleyen kurulun başına getirilebilmesidir (bu arada Kurul üyelerinin uzman olması gerektiğinin altını çizelim).
Sağlık Bakanlığı’nın veri tabanının değerlendirmeleri ile oluşturulan Türkiye Sağlık İstatistik Yıllığı’nın en son yayınlanan sayısı 2023 yılına ait olup bir yılı aşkın bir gecikmeyle 2025’te yayınlanabilmiştir. İstatistik yıllığı yayınından sorumlu olan, 2024’te her dokuz günde bir bu veri tabanından beslenen makale yayınlayan Birinci.
Birinci’nin imzasının olduğu makaleler doğrudan uzmanlık alanı (sağlık yönetimi varsayıyoruz) ile yakından uzaktan ilgisi olmayan konular. Neler yok ki, myastania gravis, femur boyun kırıkları, kalça artroplastisi, anaflaksi, mantar zehirlenmeleri, Empagliflozin ile tedavi edilen hastalarda NT-proBNP düzeylerinin prognostik önemi, Alzheimer, arka çapraz bağ yaralanmaları, mamografi, primer hiperparatiroidizm, multiple skleroz, kalp yetersizliği, skolyoz, Sodyum-Glikoz Kotransporter-2 İnhibitörleri, dementia, prostat spesifik antijeni, osteoporozis ve daha niceleri... Sağlık Bakanlığı’nın veri tabanı bu çalışmalarda kullanıldığı için sanki otomatik yazarlar kadrosuna girmiş gibi bir olay söz konusu. Olsun, benim iddiam, dünyada tıp alanında hemen her konuda yayın yapmış başka bir yazar ya da akademisyen bulamayacağımız.
Bilimsel makalelerin üretilmesi aşamasında ahlaki çerçeve dışına çıkmayı önlemek için bilim toplulukları birtakım kılavuzlar hazırlamışlardır. Bunlar içerisinde en çok başvurulanı Uluslararası Tıp Dergileri Editörleri Komitesi (ICMJE) Tıp Dergilerinde Bilimsel Araştırma Yönetimi, Bildirimi, Yazımı ve Yayımlanması Önerileri’dir. Aralık 2019’da güncellenen bu önerilere göre yazar olmanın koşulları şunlardır:
Makalenin yazarları yukarıdaki koşulların tümünü sağlamalı ve diğer yazarların makaleye olan katkılarından emin olmalıdır. Bununla birlikte, bir bilim dalı ya da laboratuvarın başında bulunan kişinin, o bilim dalı ya da laboratuvardan çıkan her yayında isminin bulunması etik olarak uygun değildir. Bu anlamda, Birinci’nin kullanılan veri tabanının sorumlusu olarak, her veri tabanı kullanıldığında makalede yazar olarak yer alması bilimsel etik kurallarının ihlalidir.
Yıllardır ülke çapında toplanan veriler çok büyük sayılarla telaffuz edildiğinden, Birinci’nin tüm makale başlıkları da çalışmalarının “büyüklüğünü” belirtmekten geri kalmıyor: ülke çapında epidemiyolojik bir çalışma, derinlemesine bir ulusal analiz, ülke çapında retrospektif gözlemsel bir çalışma, ülke çapında 1 milyon kırığın analizi…
Sağlık Bakanlığı’nın veri tabanının bu ayrıcalıklı ve seçici kullanımı ile ilgili bir diğer ilginç nokta daha var. Birinci’nin yazarları arasında olduğu kalp yetersizliği ile ilgili Turkish Journal of Medical Sciences dergisinde yayınlanan yazılarında Sağlık Bakanlığı’ndan çalışma için izin alındığı belirtilmektedir (izin no. 95741342-020). Ancak, Birinci’nin başka konularda yaptığı diğer yayınlarda da çalışmanın geriye yönelik (retrospektif) olması nedeniyle etik onay alınmadığı ama çalışmanın Sağlık Bakanlığı’nın 95741342-020 sayılı onayıyla yapıldığı yazmaktadır (örneğin İstanbul Kuzey Klinikleri – North Clinics Istanbul dergisinde 2024’te yayınlanan Türkiye'de sağlık hizmetlerinde hasta memnuniyeti: Ulusal Sağlık Bakanlığı veri tabanından bir bakış başlıklı yazıda belirtildiği gibi). Bunu Birinci’nin yazarı olduğu diğer çalışmalar için de kendiniz araştırabilirsiniz, bütün yazılarda aynı onay numarasını bulacaksınız. Oysa bu onay numarasının belirtildiği her bir makalede “Bu çalışmanın protokolü Sağlık Bakanlığı tarafından 95741342-020 sayısıyla onaylanmıştır” yazmaktadır. Anlaşılan, Birinci birbirinden çok farklı konularda yazarı olduğu çalışmalar için Sağlık Bakanlığı’na onay almaya yönelik ayrı bir çalışma izin isteği sunmuyor. Sağlık Bakanlığı’ndan verilen 95741342-020 sayılı onay Birinci’ye bakanlığın veri tabanını kendi araştırmaları için sonsuz kullanım hakkı tanımış sanki. Ayrıca her makalede aynı onay numarası kullanıldığı için makalelerde sözü edilen “çalışma protokolünün onaylanması” tüm çalışmalarda aynı onay kodu verildiğinden gerçekte çalışma protokolünün incelenip onaylandığı anlamına gelmiyor. Bu da bilimsel çalışmalara yönelik etik ihlallerinden biri, çünkü diğer araştırmacılar bu tip bir haktan yoksunlar.
Araştırmacılar, araştırma kaynaklarına ulaşabilme, akademik yükselme ve kadro alma için makale yayımlamak zorundalar. Ayrıca yayın sayısı, atıf sayısı ve H indeksi akademik başarı ölçütleri kabul ediliyor. Bu nedenlerle araştırmacıların üzerinde muazzam bir “makale yayımlama baskısı” var. Ancak Goodhart Yasası’na göre bir ölçüt hedef haline geldiğinde iyi bir ölçüt olmaktan çıkıyor.
Bugün karşımızda gitgide kısalan ancak yazar listesi uzayan makaleler, aynı çalışmanın bölünerek yapıldığı birden çok yayın, uzun referans listeleri ve kendi çalışmalarına yapılan atıflar var, bir de değişik nedenlerle araştırmacılara kapalı olup da belli kişiye/kişilere sonsuz açık olan veri tabanı sorumlularının bu veri tabanını kullanan her makaleye konusu ne olursa olsun yazar olması…
Dokuz günde bir makale başka türlü yazılmıyor.
Ümit Kartoğlu kimdir? Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı. Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı. 2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi. 2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor. Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı. Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor). Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/ |
Araştırmacılara kapalı olan Sağlık Bakanlığı ulusal elektronik veri tabanı ayrıcalıklı bir grup tarafından yıllardır kullanılarak bilimsel dergilerde makale olarak yayınlanıyor. Bu yayınlar, eşitlik ve adalet ilkesi ihlalleri yanı sıra akademik ve bilimsel etik ihlallerine işaret ediyor
“Bireyselliğin öne çıkarıldığı günümüz dünyasında örgütlenmeye ihtiyacımız var. Sadece hekimler olarak değil, toplum olarak ihtiyacımız var yeniden umudu ve dayanışmayı örgütlemeye, örgütlü kötülükle başa çıkabilmek için”
“Risk yönetimi gelecekteki kararlarla değil, şimdi almamız gereken kararların geleceğiyle ilgilidir.” -Robert Charette
© Tüm hakları saklıdır.