Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
Urla’da, UrlaDam’da keyifli bir söyleşimiz oldu. Ben sorsam da esas Prof. Acar Baltaş’ın akıl ve vicdana, toplum ve insana dair açtığı ufuklarla.
O yüzden bugün o keyifle ve o ufukla bir yazı yolculuğu yapabilirdik. Yapamayacağız.
Çünkü “zekâ problemi” derin.
Ekonomiyi düzeltmek, düzlüğe çıkarmak, kervanı yolda düzmek gibi dümdüz işlerden sorumlu Mehmet Şimşek zeki bir insan.
Bize “Bugüne kadarki zekâ yetersizdi” demiyor, ne diyor? Karar verme ve politika geliştirme süreçlerinin etkinliği yapay zekâyla arttırılacak.”
Bu gerçekten, kibar, duyarlı, saygılı, ölçülü, nazik, zarif ve “uyanık” bir ifade.
Şimdi ben “bugüne kadar karar verme ve politika geliştirme süreçleri”nden çok sorumlu birisi olsam, kendi zekâma aşırı güvenle bile, bunu hemen anlayamazdım.
Ama değilim. Anladım.
Birisine “o zekânızla ülkenin içine ettiniz, benim zekâm da düzeltmeye yetmiyor, yapay zekâ son çare” demek isteseniz, Mehmet Şimşek gibi diyebilirsiniz.
Karşıdaki anlayana kadar “İleri Analitik Projesi” hayata geçer belki.
Bir iktidar 22 yıldır iktidar ve 22 yılın sonuna yaklaşırken, “yetersiz ve yanlış politika ve karar verme süreçleri”nden çıkış için yapay zekâya sarılıyor.
O zaman bir sonraki seçimlerde “Yapay zekâ”yı oylar, sorgularsınız:
Enflasyonu ne yapmış? Emekli maaşları, asgari ücreti nasıl takdir etmiş? Okullarda mezuniyet törenlerini ertelemiş mi? İçki, sigara, benzin vergileri gibi, 20’lik KDV gibi “haraçlar” kalacak mı, artacak mı?
Yetmez tabii:
Oylarken bakarsınız: Bakanın dediği gibi “verimsiz harcama alanları tasfiye edilmiş olacak” mı?
Yapay zekâ mesela Saray’a uğramış olacak mı, Diyanet İşleri Başkanı’nın bütçesini de Mercedes’ini de Allah’ın izniyle kısmış, kıstırmış bir tasarruf yapacak mı?
Sahi “verimsiz harcama” dedikleri “zekâ” yine ahaliyi kastediyor olmasın? Maaşlarını, ücretlerini, hayatlarını, geleceklerini!
Tabii şunu da merak edebiliriz:
“Yapay zekâ”, mesela, yücelttiği milletinin önemli bir kısmını durmadan aşağılayacak mı? Sefiller, çapulcular, sürtükler gibi parlak sözleri olacak mı?
Yapay zekâ köpekleri öldüresiye kovalayacak mı? Köpeksiz köyde mi dolaşmak isteyecek; artık kimi sokakta görüyorsa!
Şimşek bakanın “Muhasebe ve İleri Analitik Projesi”ni zekâm yettiği ölçüde sabırsızlıkla bekliyorum.
Umarım hakiki bir “muhasebe” yapabilirler, yapay zekâ takviyesiyle. Misal “Biz ne yaptık da bu ülkeyi bu kadar mutsuz kıldık. Ne ettik de milyonlarca gencin geleceğinden çaldık? Ne yaptık da sofraları kuruttuk, fileleri çürüttük, kalpleri acıttık, hayatı zehir ettik?” diye. Münkün mü acaba “yapay” zekâyla?
Sanırım “İleri Analitik Projesi”nin önemli bir eksikliği “yapay vicdan”ın bile olmaması! Tamam, samimi olmasın, ama bari yapaycıktan olsun. Ama yok. Yapaycıktan sevin insanı, tabiatı, hayvanı, canlıları bari. Yapaycıktan bir utanın. Yapaycıktan ciddi bir hesap verin, onca yanılğı ve yanıltmayla sürüklediğiniz haller ve yerler için.
Başka şeyler bir yana, önce düşük faizle tuzağa düşürdüğünüz, cebindekini, sofrasındakini döviz ve enflasyonla götürdüğünüz, borçtan borca mahkûm ettiğiniz yoksulluk nüfusunu, şimdi de artan faiz, kısılan kredi kartlarıyla tuttuğunuz gibi öptüğünüz bir sürecin “ileri analitik şeyi” nasıl olacak?
Hangi yapay zekâ bu kadarını kaldırabilir!
Yine de şükredelim mi Yapaycığım?
Yapay zekânın, ileri analitik sistemlerin çok daha gelişkin olduğu Fransa, kendini “faşizmin, ırkçılığın” egemen olduğu kesif bir zekâsızlığa gömmek üzere.
Milli bayramı otoriter bir krallığı devirmek; kurtuluş bayramı faşist-Nazi işgalinden kurtulmak olan, dünyaya “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” zerk etmiş bir tarih ülkesi, “nefret zekâsı”na teslim olmak ya da ciddi direnmek arasında.
Bizim hiç olmazsa böyle bir zekâ problemimiz yok. Yapay da olsa.
Bizimkisi hep beka problemi!
Özgürlük desen, zekâmız henüz yetmedi.
Eşitlik desen, hangi zekâ buna cevaz verir?
Kardeşlik desen, burası, misal Adana’da, öz kardeşlerin ekmek kavgasında birinin diğerini öldürdüğü ülke.
Ekmek kavgası derken, yapay zekâ düzeltti: Geçim filan değil, bakkala gidip ekmediği kim alsın kavgası!
Buyur buradan yak yapaycığım!
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|