Nass yolunda...
Hala aynı talihsiz, geçersiz, bilimle zerre kadar ilgisi olmayan, üstelik 85 milyon insana çok ağır bir faturaya mal olmuş nakaratı tekrarlıyor:
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur, bu yıl faizi indirmeye devam edeceğiz."
Tayyip Erdoğan’ın iflah olmaz takıntısı yine depreşiyor. Sekiz ay sonra yeniden aynı yere dönüyor. Söylediği cümle çerçevesinde izlediği yolun çıkmaz olduğunu hala görmüyor, üç yıldır belimizi doğrultamadığımızın, ne yazık ki, hala farkında değil. Sefalet içinde debelenen milyonlarca insanı hala görmezden geliyor. Ve hala tutturuyor:
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur."
Oysa, Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı olarak göreve başladığı gün ne diyor:
“Rasyonel zemine dönmekten başka çare yoktur."
Demek ki, irrasyonel yani, bilim ve mantık dışı bir zemin varmış!..
“Faiz sebep enflasyon sonuç” bağlamında irrasyonel bir zemin.
Yüzde 8.5’lara kadar düşürülen faiz sekiz ayda yüzde 50’ye kadar yükseltiliyor, şimdi yeniden düşürülme sürecine giriyor.
Bu durumda:
Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan koltuklarında oturur mu?..
Her yönüyle berbat, son yılların en karanlık yılı olan 2024 sona ererken, 2025’e tekrar “Nass yolculuğu” ile başlamak, daha ilk günden moral kırıcı.
Tayyip Erdoğan “Nass varken, sana bana ne oluyor” diyerek, ekonomiyi İslami sözlükle izah ediyor ve ekonominin bütün dişlileri kırılıyor.
Şimdi aynı felakete yeniden mi sürükleniyoruz?..
Refah hangi dağın ardında?..
Avucumuzdan uçup gitti
2024’e baktığımızda...
İnsanın içini ferahlatan, bizi gülümseten ne var?..
Tek bir dakika bile, kendini mutlu hissetmenin lüks haline geldiği bir ülkede...
Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, iş cinayetleriyle, bir felaketten ötekine sayısız can kaybıyla oradan oraya savrulan 2024’te hangi gülme?..
İfade özgürlüğünün askıya alındığı,
Adalet arayışının tıkandığı,
Her türlü haksızlığın kurala dönüştüğü,
Bilgi ve liyakat sahibi olanın dışlandığı,
Çevre katliamının ülkenin dört bir yanını sardığı,
Eğitimin Orta Çağ karanlığına sürüklendiği,
Yolsuzluk iddialarının arkasının kesilmediği...
2024 yılında bütün bunların ve daha başkalarının toplamı olarak, rayından asıl çıkan ne?..
Demokrasi!...
31 Mart seçimleriyle yakaladığımızı sanarken, avucumuzdan uçup gitmeye başlayan demokrasi.
Her türlü siyasal denetimin ve kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı bir ortamda hangi demokrasi?..
İmralı sırları
2025’e girerken, kırk yıldır değişmeyen bilinmez:
Kürt sorunu ve çözümü.
DEM milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder İmralı’ya giderek, Öcalan ile görüşüyor. Dünkü açıklamada Öcalan:
“Çözümün başarısı için Meclis’in ve muhalefet partilerinin devreye girmesini” işaret ediyor.
Bu iktidarın arzu ettiği bir adım değil, AKP + MHP her konuda ama, her konuda Meclis’i ve muhalefeti dışlama alışkanlığına sahip. Bu farklı yaklaşım nasıl aşılacak?..
Ayrıca, açıklama doyurucu değil. Barış, kardeşlik gibi genel sözler. İki saatlik görüşme olduğuna göre, şöyle bir izlenim doğuyor:
DEM’in iktidarla anlaşarak, toplumla paylaşmadığı başka konular var.
Hemen bir soru:
Öcalan “çağrı yapmaya hazırım” diyor.
Neden yapmıyor?..
Bu görüşme PKK’ya zaten bir “çağrıyı” hedeflemiyor muydu?..
"Yeni paradigma"
Yine de Öcalan’ın şu sözü:
“Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim."
Nedir o “yeni paradigma”?..
Öcalan‘ın Meclis’e gelip, PKK’ya silah bırakma çağrısı sonrasında...
“Umut Hakkından” yararlanarak, İmralı’dan çıkması mı?..
Yakınlaşma
Nihai hedefi unutmak yanlış.
Erdoğan’a bir kez daha Cumhurbaşkanlığı adaylığının yolunun açılması.
Ayrıntıları açıklanmayan konular gölgesinde...
DEM ile iktidar birbirine yaklaşıyor gibi!..
Demokrasi diye diye...
Adalet, refah, çevre, eğitim ile birlikte...
Demokrasi en gencimizdi bizim!..
Yarın 2025’e giriyoruz.
Hala o genci arayarak!..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|