4 Eylül 1919, Sivas.
Sivas Kongresi’nde Amerikan mandasından söz edildiği anda, Askeri Tıbbiye öğrencisi Hikmet, “Gençlik olarak, öğrenciler olarak biz bunu asla kabul etmeyiz” diye yerinden fırlıyor.
O yıllarda gençlik emperyalizmi farklı biçimlerde yorumluyor. Yabancı firmaların uygulamalarına da benzer yorum getirerek, tepki gösteriyor.
Cumhuriyet kurulduktan sonra, üniversite gençliğinin bu anlamda ilk eylemi 16 Kasım 1924’te.
Belçikalılar İstanbul’da işlettikleri tramvaylarda öğrencilerden yarım yerine tam ücret almaya kalkınca, öğrenciler Belçikalı firmanın Tünel’deki merkezini basıyor, protesto eylemi sonuç veriyor, öğrenciler için bilet ücretleri yeniden yarıya indiriliyor.
9 yıl sonra, 25 Şubat 1933...
Yabancı firmalara karşı üniversite gençliği yine hareket halinde.
1883’ten beri Paris - İstanbul seferini yapan “Yataklı Vagonlar”, namı diğer “Wagon Lits” şirketinin Beyoğlu’ndaki merkezinde İtalyan asıllı müdür, şirkette “Türkçe konuşmayı yasaklıyor.” Birlikte çalıştığı Naci Bey telefonda Türkçe konuşunca, onu cezalandırıyor. Şirketin önünde toplanan gençler “Bu ülkede Türkçe konuşulur” diye protestolara girişiyor, şirket bir süre kapanıyor.
“Vatandaş Türkçe Konuş”
Yabancı şirketlerin kendi içlerinde Türkçeyi yasaklamalarının protesto edilmesi cumhuriyetin ilk yıllarında emperyalizme karşı gösteri olarak algılanıyor.
Ancak, sonraki yıllarda, hele de 1950’lerde “Vatandaş Türkçe Konuş” protestolarıyla ırkçı eyleme dönüşüyor.
1950 ve 60’larda “Milli Petrol Kampanyası”, Kıbrıs için düzenlenen “Ya Taksim Ya Ölüm” buluşmaları, Amerika’yı protesto eden “Altıncı Filo Defol” mitingleri yine üniversite gençliğine ait. Bir bölümü sol, bir bölümü milliyetçi öğrenciler...
Uçum'un talihsiz teorisi
Neden şimdi bu örnekler?..
Eski solcu, Beştepe’nin başdanışmanlarından Mehmet Uçum, son öğrenci eylemlerini konu alan dünkü yazısında diyor ki:
“Öğrenci eylemleri emperyalizme hizmet ediyor. Sivil itaatsizlik soğuk savaştan sonra emperyalizmin ideolojik araçlarından biri oldu.”
Geçmişteki eylemlere “emperyalist proje” demesi mümkün değil ama, günümüzdeki eylemleri saptırıyor, “emperyalizmin hizmetinde” diye tanımlıyor.
Hukuk, adalet, demokrasi talepleri ne zamandan beri “emperyalist proje?..”
Sadece bizim tarihimizde değil, dünyanın pek çok ülkesinde öğrenciler hukuk, adalet, demokrasi tehlikeye düştüğünde sokaklara dökülüyor.
1950’ler, 60’lardan günümüze kadar, hatta Osmanlı’da suhtelerin, yani medrese öğrencilerinin protestoları sadece hak arama, haksızlığa karşı direnme eylemleri.
“Başdanışman” sıfatıyla, tepeden tırnağa yanlış yorumlarla çarpıtarak, Beştepe’yi yanıltarak, sokaklara dökülen gençleri, insanları anlamaktan uzak bir tavır sergiliyor.
Uçum, oturduğu koltukta ne kadar etkili bilmiyorum ama, bu ölçüde talihsiz teoriler sadece Beştepe’ye değil, herkese zarar verir.
Bu kadar büyük yanlış yorum, eskiden olduğu gibi, günümüzde de, eylemlerin başarıya ulaşma ihtimalinden, böyle bir kaygıdan doğuyor olabilir mi?..
Dünya basını
Arka arkaya baskınlar, tutuklamalar; sonunda Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması başlangıçta Batı’da pek dikkate alınmıyor.
Ne zaman ki...
1- Oradaki gazete ve TV’ler ayrıntılı yayınlara başlayınca...
2- Roma’dan Montreal’e, Paris’ten Londra’ya, Berlin’den Brüksel’e, Hamburg’dan Melbourne’a kadar her yerde Türkler ve Türk öğrenciler sokaklara çıkınca...
3- Yabancı gazete ve TV’lerin olayları izlemek amacıyla Türkiye’ye gönderdikleri gazeteciler sınır dışı edilince ya da gözaltına alınınca...
O ülkelerin hükümetleri ayılıyor!.. Türkiye’deki hak arama taleplerinin ciddiyetini görüyor.
Sonunda Avrupa Birliği Türkiye’ye heyet gönderiyor.
Burada her ne kadar öğrenciler başı çekiyor olsa da...
Saraçhane ve Maltepe ortada, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, halkın çoğunluğunu birleştiren bir hareket oluşuyor.
Mehmet Uçum’un “emperyalizmin hizmetinde” dediği, işte bu halk çoğunluğu!..
Herkes ne yaptığını,
Ne istediğini gayet iyi biliyor.
Beştepe’den görünmeyebilir ama...
7’den 70’e insanlar demokrasi ve demokrasi istiyor.
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|