DİĞER
"Umutsuzlukla 'Sözün bittiği yerdeyiz' diye bir başlık atılmıştır günün birinde, sözün hiçbir zaman bitmeyeceği, bitemeyeceği, bitmemesi gerektiği düşünülmeksizin – belki de düşünülerek, sadece bir çığlık olsun, birilerinin dikkati çekilsin diye... Sonra sonra sakız olur bu deyiş, içi boşalır, her korkunç haberin ardından bir de bakarız, aynı yere, 'sözün bittiği yer'e gelmişiz."
"Serdar Güven, sıcak mevsimlere yağan bir kar gibi ruhunu, bilinçaltını dizelere döküyor. Tüy gibi hafif, tedirgin ve içerlemiş bir söylem bu. Şiirleri sanki bu dünyadan değil de, acı çekilmeyen öte dünyadan sesleniş gibiler, bir bulutun üstünden yazıyor o."
"Bu tuhaf ve ürkütücü günlerde yapacağımız en iyi şey, yapmayı en iyi bildiğimiz şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışmak olabilir mi? Hani o içe sinen, önce yapana, sonra da değdiğine mutluluk veren cinsten… İşte zorunlu karantina günlerinde, Nejat Yavaşoğulları’nın şarkısı Okaliptus’a Hakan Kurşun’la birlikte hayat verirlerken yapılan tam olarak buymuş. İkiliyle müzikleri, özlemleri, bildikleri ve bilmedikleri üzerine açık kalpli bir söyleşi yaptık."
Müzelerin pek gezilmediği, millî ve az oldukları dönemlerde, ressamlarımızı takvimlerden öğrenirdik. Ağaçların varlığını, estetiğini de o takvim yapraklarından keşfettim sanırım. Oradan kalma olmalı ağaçlara sanat eseri hayranlığıyla yaklaşmam...
Türkçe derslerinde divan edebiyatına yapılan "taklitçi" ve "klişe" yorumları nesnel, bilimsel bir yargı değil, ideolojik bir duruştu...
University of Nebraska’dan Matthew Jockers, 40 bin romanı inceledi ve bir sonuca vardı: Kurmaca eserler altı kalıba göre yazılıyor
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık