DİĞER
"Umutsuzlukla 'Sözün bittiği yerdeyiz' diye bir başlık atılmıştır günün birinde, sözün hiçbir zaman bitmeyeceği, bitemeyeceği, bitmemesi gerektiği düşünülmeksizin – belki de düşünülerek, sadece bir çığlık olsun, birilerinin dikkati çekilsin diye... Sonra sonra sakız olur bu deyiş, içi boşalır, her korkunç haberin ardından bir de bakarız, aynı yere, 'sözün bittiği yer'e gelmişiz."
"Serdar Güven, sıcak mevsimlere yağan bir kar gibi ruhunu, bilinçaltını dizelere döküyor. Tüy gibi hafif, tedirgin ve içerlemiş bir söylem bu. Şiirleri sanki bu dünyadan değil de, acı çekilmeyen öte dünyadan sesleniş gibiler, bir bulutun üstünden yazıyor o."
Ernst Fischer’in Türkçede hak ettiği üzere pek çok baskı yapmış olan Sanatın Gerekliliği kitabının çevirisi dikkat çekecek ölçüde sorunlu...
Klişeler edebiyat açısından pek çok noktada sanıldığının aksine işlevsel, yararlı, estetik, tarihî, semptomatik ya da yapısal önemde olabilir
Klişelerin biçimi, imgeleri ve maksadı bellidir. Söylendikleri an itibariyle test edilmiş, onaylanmış, hatta kaçınılmaz oldukları varsayılır. Dolayısıyla tartışma olmaksızın edinilmiş fikirlerdir
Klişeler kaybetmez! Çünkü klişeler düşünmediği gibi düşünceyi de felç eder
Midhat Cemal Kuntay'ın Divan edebiyatı üzerine 1 Aralık 1949 tarihinde Vakit'te yayımlanan yazısı "Klişe" dosyamız kapsamında K24'ün Evvel Zaman sayfalarında...
Araba Sevdası'nın başkişisi Bihruz, içinde yaşadığı toplumun klişeler rejimine dair sorunları olsa da edebiyattan edindiği klişelerle, yeni deneyimin akışkanlığını katılaştırabilir
Klişelere mesafeli, klişelere düşmeden bir hayat, bir giyim tarzı, bir anlatı mümkün mü? Niye hepimiz aynı anda aynı kitapları, aynı dergileri okuyoruz? Acaba klişelerin kurbanı olduğumuzun farkında bile değil miyiz?
Edebiyat, Sanat bu çerçevede Bilim ile, Felsefe ile bir tutulamaz: Yalan, yanlış, yalan yanlış, sahtelik bir kapta; doğru, gerçek, sahicilik bir başka kapta durmuyor orada...
Türkçe derslerinde divan edebiyatına yapılan "taklitçi" ve "klişe" yorumları nesnel, bilimsel bir yargı değil, ideolojik bir duruştu...
Müjde Ar, 80’ler boyunca rol aldığı filmlerle kadın cinselliğini farklı bir bakış açısıyla yansıtan bir başrol olur, hatta Türkiye sinemasındaki kadın temsilinin önemli ölçüde değişmesini sağlar...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık