“Ece’nin evreninde kimse için büyük yıkımlar, büyük başarılar, büyük sevinçler yok. Büyük herhangi bir şey veya duygu küçültülüp dijitalize edilemiyor, bireyi ile birlikte sıkıştırılamıyorsa 'cazip' değil. Hep bir 'ortalamacılık' havası var. Dolayısıyla küçük mutluluklar, küçük mutsuzluklar, küçük çakallıklar öne çıkıyor. Büyük’e yer yok konsensüste.”
15 Aralık 2022 15:24
Her yıl olduğu gibi K24’ün “yılın sizin için öne çıkan kitabı soruşturması” önüme geldiğinde, son dönemde okuduğum ve sözünü etmek isteyebileceğim kitaplar arasında raflarda dolaşmaya çıktım ve gene çoğunun eski baskı olduğunu –bazen şaşkınlıkla– gördüm. Nereye varılıyorsa oraya geç geldiğim net. “Hah, bu yenidir işte” dediğim kitaplar 2021 baskısı çıktı hep, sözgelimi. Yeni zannettiğim, yayımlanır yayımlanmaz okuduğumu zannettiğim ve bakınca 2019 baskısı olduğunu öğrendiklerimi hiç saymıyorum.
Ama içlerinde 2022 Temmuzu’nda çıkmış önemli bir kitap da yakaladım ve ondan bahsetmek istiyorum.
M.K. Perker’in çizgi romanı Ece: Hep Başkalarının Düğününde Oynadım, 2013’ten beri Hürriyet gazetesinde yayımladığı Ece karikatürlerini bir araya getiren bir koleksiyon.
Okudukça, Ece karakterinin günümüz hakkında çok şey söylediğini düşünmüştüm. Her zaman her duyguya mesafeli, bütün idealizmlerin dışında bir hayat. Ece’nin hayatında kimse fazla iyi veya fazla kötü değil. Herkes yeterince iyi, birbirine göre iyi, duruma göre iyi ve duruma göre kötü, birbirine göre kötü veya yeterince kötü. Tüm bireyler için sosyal kodlardaki değişimlerin takibi ve bu kodlara üst düzey uyum ana uğraş. Ece, toplumdaki son uzlaşmalara ayak uydurmak ve yeteri kadar diğerlerinden ayrışmak, yeteri kadar farklı durmak konusunda titiz. Ece’nin içinde yer aldığı toplumsallıkta kimsenin büyük bir amacı yok. Enstantaneler gene de sıcak hikâyelerden birer an gibi. Sıkışmış bireyler, sıkıştıran dinamikleri birebir kabul ederek, hiçbirine, hele ki dijital olanlarına, direnmeden, dayatılan oyunun tümüyle içinde kalarak da olsa sahici anlar arıyorlar, böylece dışarıda kaldığı varsayılan sahiciliği içeride tekrar üretmeye çalışıyor ve “eğlenceli” anlar doğuruyorlar.
Bununla birlikte, Ece karikatürleri bu toplumsallığın cepheden bir eleştirisi için okuru hazırlamıyor, aksine, okurun Ece’nin mücadelesini takdir ettiği, çabasından hoşlandığı bir okuma tipine çekiyor. Ne için mücadele ediyor Ece: hakiki olmak için, orada olmak ve ayakta kalmak için, yeni kalmak için ve her şeye rağmen biricik olabilmek için. Dijital sosyal kodların tümünü hep zamanında yakalamak çabası kolay bir denge değil gibi görünüyor. Sürekli değişen iş, aile, şirket kodlarına uyum sağlamak gerekiyor. Kitapta tanıklık ettiğimiz sahici (ve bazen sürreel kurguda) anlar bu çabaları gerçek bireylerin gösteriyor olduğuna Perker gözümüzü çevirdiği için doğabiliyor: (dijital) sosyal kodların itiraf edildiği, açık edildiği, kartların açıktan oynandığı, binbir dürüst hilekârlık jestiyle sahici anlar yakalanabiliyor.
Ece’nin evreninde kimse için büyük yıkımlar, büyük başarılar, büyük sevinçler yok. Günümüzün artan idealsizliğini ve idealistsizliğini, idealist birey için zihinlerde alan kalmamasını direkt mekân kılıyor kendine. Büyük herhangi bir şey veya duygu küçültülüp dijitalize edilemiyor, bireyi ile birlikte sıkıştırılamıyorsa “cazip” değil. Hep bir “ortalamacılık” havası var. Dolayısıyla küçük mutluluklar, küçük mutsuzluklar, küçük çakallıklar öne çıkıyor. Büyük’e yer yok konsensüste. Klişeler “geçmişte kalanı” imliyor, “yeni” demek içeriğiyle yeni olan demek değil de bir sonraki olan ve eskisinden sonra gelen demek temelde. Dolayısıyla hiçbir yeninin paradigma değiştirmeye kalkması gerekmiyor, yeni demek küçük farkları yaratıp bir sonra gelen olmaya talip olmak demek. Anlar, insanlar, Instagram’da akıyorlar. Ece’nin Twitter’dan çok Instagram kullanması da bunu anlatıyor: Twitter’da en azından öyle ya da böyle, o ya da bu seviyede de olsa, görüşler uçuşuyor – Elon Musk’a Twitter’ı ele geçirme hevesi veren şeylerden başlıcası belki. Instagram ise kurumsal ve kişisel PR (halkla ilişkiler) alanı gibi. Öyle bir yer ki Instagram, trolü bile doğru dürüst yok – O denli zararsız.
Ece, idealsiz dünyanın bireyi, ve Ece aynı zamanda işlevsel, güzel, zarif, sosyal, aile bağları yeteri kadar güçlü biri. Asla ultra-modern değil, küçük kopmalara talip. Ece ailesinin doğrularını birer hayalet süperego gibi en mahrem anlarında yanında taşıyor, rüyada ak sakallı dedelerden değişimleri takip ediyor, arkadaşlıkları her zaman onu sosyal ağın yenilenmelerinin içinde tutuyor ve aynı zamanda duygusal anlamda gerçek aralıklar açıyor. Ece zinde kalıyor, cinsel ilişkileri ve sevgililikleri asla büyük bir şeye evrilmek için veya büyük bir ânın yaşanması olarak yaşamıyor. Küçük hazlar, küçük paylaşımlar, küçük kodlar, detaylar, küçük tatminler, küçük tatminsizlikler ve tüm bunların içinde zihnen de zinde kalmaya çalışan bir Ece gayreti; belki de büyük bir şeyin mümkün olacağı an geldiğinde duygusal ve bedensel olarak hazır olabilmek için bekliyor.
En ümitvar kısmı bu ve okuma deneyimini de buradan ayrıca diri ve keyifli tutuyor olabilir. Belki de okura –okurun içinde bulunduğu politik doğruculuk hâkimiyetindeki, ütopyalarla bağlantısı fantezi düzeyinde dahi kopmuş, dijital ve reel konsensüsleri takip etmekten yorgun iklime– bu sıkışmışlık içinde dürüstçe küçük oyunlar oynayarak başka bir güne hazır kalma ümidi verdiği için seviliyor Ece.
Hiçbir zaman büyük bir -mış gibi yapmanın sahte benliğine bürünmüş değil, Ece’de inkâr hiç yok, her zaman kodların ve hayatta kalmanın, yeni olmanın ve zinde kalmanın gerektirdiği kadar ve saklamadan -mış gibi yapmanın tekniklerini gülümseterek örneklediği için akılda kalıyor.
•